top of page
  • LinkedIn - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
  • Google+ - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
Featured Posts

WHAT CAN I DO SOMETIMES...


Gideyim mi gitmeyeyim mi? Kalayım mı kalmayayım mı? Yapayım mı yapmayayım mı?… Sürekli karar vermeye çalışıp hiç karar veremiyor musunuz? Hep mantıklı karar vermeye çalışırken kararsızlık içinde hiç adım atamıyor musunuz? Aslında kararlarınızı çoktan verdiniz desem?... Ne derdiniz?

"Luck is believing you’re lucky. – Tennessee Williams

Peki "şans" faktörünün yeri ne hayatımızda sizce? Yazılarıma çok değerli yorumlar yapan bir okuyucumun benimle paylaştığı hikayeyi izninizle paylaşmak istiyorum sizinle:

Eski zamanlarda Hint imparatoru, satranç oyununu yanında bir mektup ile hediye olarak Pers imparatoruna göndermiş. Mektubunda oyunla ilgili hiç bir açıklama yapmazken şöyle bir mesaj yazmış: “Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. İşte hayat budur…” Pers imparatoru dönemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint imparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözer, daha sonra da on günde tavlayı icat eder ve imparatora sunar. Pers imparatorunun baş veziri Buzur Mehir tarafından 1400 yıl önce tasarlanan tavla oyunu; dünyanın en popüler oyunlarından biridir. Zaman kavramından alınan ilhamla tasarlanan oyunun zamana böylesine direnmesi son derece etkileyici. Senenin birliği olarak tavla bir tanedir. 4 köşesi 4 mevsimi, tavlanın içindeki karşılıklı 6 hane 12 ayı, pulların toplamı ayın 30 gününü, siyah-beyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12 hane günün 24 saatini simgeler… Hint imparatoruna satranca karşılık olmak üzere tasarlanan tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanır: “Evet, Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. AMA BİRAZ DA ŞANS GEREKİR.”

"Life is not easy. We all have problems-even tragedies-to deal with, and luck has nothing to do with it. Bad luck is only the superstitious excuse for those who don't have the wit to deal with the problems of life. - Joan Lowery Nixon

Ben şanslarımızı bilinçaltımızda bizlerin yarattığına inanıyorum. Yaşadığımız bu olasılıklar dünyasında bizim lehimizde / aleyhimizde çözümler üreten olasılıkları seçtiğimize de. Bu yüzden beynimizi ve seçimlerimizi eğitebiliriz. Disipline ederek istediğimiz sonuçları elde edebiliriz. Bazı ortamlardan ve insanlardan kaçınarak daha başka bir ortamın içine girdiğimizde yeteneklerimizi daha fazla geliştirip farkımızı gösterebiliriz. Tekrar solan renklerimiz canlanabilir, uyuyan beyin hücrelerinizde nöronlar ateşlenebilir. Bunu her gün yaşayan bir örnek duruyor karşınızda şu anda:)

"Luck is what happens when preparation meets opportunity. – Seneca

Peki neyi bekliyoruz? İlahi bir cevap mı? Bir işaret mi? Takatimizin tükenmesini mi? Neyi? Peki bazıları terfi alırken siz neden almıyorsunuz? Ya da sizden daha az kalifiye olan bir kişinin sizden daha fazla maaş aldığınızı öğrendiğinizde ne hissediyorsunuz? Hiç sordunuz mu kendinize? Veya iş görüşmelerinde diğerlerini sizden daha iyi aday yapan özellik ne? Yaklaşık 200 den fazla kişiyle görüşmüş bir kişi olarak diyebilirim ki istek ve tutku! Bunu gözlerinizde görmediğimde inanın istediklerimizi kısa sürede elde edemeyeceğimiz çok olası.

"I believe in luck: how else can you explain the success of those you dislike?” — Jean Cocteau

Nefes alan sadece yaşamayı öyle sanan biri ol-a-madım ben hiç… Hata yapıyordum, öğreniyordum ama büyük hata da yapmıyordum artık, çünkü bundan beni koruyan ortalama bir hayat sürüyordum. Öyle bir insan olmak istemedim ben, değiştirdim. Değişim her zaman kolay değildir, bir parça acı verir. Unutmak için kendimi uyutmayı seçtim çok uzun zaman. Uyuyan güzel masalındaki gibi bir prensin gelip öpmesini beklemek ne kadar saçma ve gerçekçi değilse, birinin de sizi uyandırmasını beklemek sadece zaman kaybıymış bunu anlamış oldum. Bu hikayedeki prens, prenses, kurbağa, altın top, ejderha ve o zehirli sarmaşıkların hepsi sizsiniz çünkü. Siz neyi yaratırsanız o olursunuz.

"Luck is not something you can mention in the presence of self-made men.” – E.B. White

Çünkü yapabilecek çok şey varken yapmamak, ertelemek, sonuç alamamak, ya da aynı anda çok şey yapmayı hissedip yapmamak bir süre sonra tutkuyu kaybettiriyor.

Ortalama bir insan olmak istiyor musunuz? Bu hayatta az çok benzer sorunlar yaşıyoruz fakat bulduğumuz çözümler bizi diğerlerinden farklı kılıyor ve öne çıkarıyor. Yaratıcılığımız burada devreye giriyor. Çünkü sorunların yarattığı bu korku… Sizi paralize eder. Başarı için pencereden dışarı bakmamız değil, aynaya bakmamız gerekiyor!

"But, he thought, I keep them with precision. Only I have no luck anymore. But who knows? Maybe today. Every day is a new day. It is better to be lucky. But I would rather be exact. Then when luck comes you are ready. — Ernest Hemingway

Her sabah aynaya baktığınızda gördüğünüz kişiyle kavga etmek yerine onunla gurur duymanız ve mutlu olmanız ise tamamen sizin elinizde. Bunu gerçekten isterseniz yapabilirsiniz, inanıyorum!

Sevgilerimle,

Gizem

PS: Yazılarıma yaptığınız tüm içten yorumlar ve mesajlarınız için çok teşekkür ederim. Hayatını değiştirmek istediğini farkeden ve benimle iletişime geçen tüm güzel insanlar, sizinle gurur duyuyorum gerçekten. Her gün yeni bir şey öğreniyorum sizlerden ve bu İ-NA-NIL-MAZ:) Çok teşekkür ederim paylaştığınız için!


Recent Posts
Follow Me
bottom of page