top of page
  • LinkedIn - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
  • Google+ - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
Featured Posts

KENDİ KENDİM(L)E SOHBET ETTİK BİRAZ...



Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez.

Hiçbir şey yapamayan, hiçbir şeyden anlamaz.

Hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir.

Oysa anlayan biri,

Hem sever, hem fark eder, hem de görür…

Bir şeyde ne kadar bilgi varsa,

O kadar büyük sevgi vardır…

Bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda

Olgunlaştığını zanneden biri,

Üzümleri hiç tanımıyor demektir.

Paracelsus

Madem benimle kimse söyleşi ya da röportaj yapmıyor, ben de kendi kendime yapayım dedim:) Başlarda biraz ezik ya da saçma bulunur mu acaba diye şüphem hiç olmadı itiraf ediyorum. Bence eğlenceli olabilir haydi bakalım başlıyoruz.

- Merhaba Gizem

Merhaba Gizem

- Dur böyle olmayacak sanırım, izin ver ben başka biri olayım ve sana hem sana sorulmasını istediğin, hem de istemediğin soruları sorayım. Hazır mısın?

Kusura bakma evet, biraz heyecanlıyım da! Bu benim ilk röportajım:)

- Olur öyle heyecanlanman gayet doğal, çünkü soruları bilmiyorsun ve yanlış bir şey söylerim, anlaşılamam gibi kaygıların olabilir. Merak etme seni çok da zorlamayacağım. Bize biraz kendinden bahseder misin?

Ama bu en zor soru…Ben kimim? Hala arıyorum diyebilirim. Bu yolculuğum 1982 yılında İzmir’de bankacı bir baba ve öğretmen bir annenin ikinci çocuğu olarak gözlerimi açmamla başladı. Gözlerimi tekrar kapatıncaya kadar da devam edecek. İlkokulu 5 ayrı okulda okudum. Babamın işi dolayısıyla tayinimiz çıkıyordu ve bu bana ortama hızlı adapte olabilme yeteneği kazandırdı sanırım. Anadolu Lisesi, Fen Lisesi sınavlarını Türkiye dereceleri ile kazandım.

Genetik Mühendisi olmak istediğim için Fen Lisesine gittim ama tabii ki sonuç hüsrandı. Bırakın bilim insanı yetiştirmeyi, psikolojiyi bozma raddesine getiren olaylara tanık oldum ama asla pes etmedim. Biyoloji Olimpiyat takımındaydım, zamanımın çoğunu laboratuarda ve arkadaşlarımla bize dayatılan düzeni değiştirmeye çalışarak geçiriyordum. Herkes test çözerken ben evrim kitapları, felsefe, psikoloji, modern biyoloji okurdum. Küçük bir çocukken de kurbağaları toplardım derelerden, larvalarını. Başkalaşımlarını gözlemlemek için:) Biyolojiyi çok ama çok severdim, hayattı çünkü biyoloji. (hala çok severim) Fen Lisesindeki ilk sınav biyolojiydi ve sınav sonunda öğretmenimiz bu kız bu kadar çok şeyi bilemez, kesin kopya çekti diye beni müdürün odasına gönderdi. Bir nevi disipline.

- Yok artık! Peki sonra ne oldu, sanırım Genetik Mühendisi olmadın?

Gerçekten, bu sistemde Türkiye’de neler olabileceğini projekte ettim sanırım:) ÖSS sınavında ilk 500 e girdiğim için, ideal mi kariyer mi sorusu İTÜ İşletme Mühendisliği ve 3 ayrı genetik mühendisliği tercihi yaptım. İlk tercihime girdim. Iyi ki de İşletme Mühendisliği okumuşum, bana kendimi tanımak için zaman ve alan yarattı. Üniversite yıllarımı doya doya keşfederek geçirdim. Hatta üniversite 2. Sınıftayken Amerika’da bir üniversiteden %100 burs kazandım, psikoloji okuyacaktım ama önce okuldan mezun ol dediler:) Ben de mezun oldum, ama psikolojiye ve insanın karar verme mekanizmalarına ilgim hiç azalmadı, aksine giderek arttı merakım. Hatta ALES e de bu yüzden girdim, puanım oldukça yüksekti, 152. oldum ve hedefim Boğaziçi psikolojiydi ama temel dersleri almam gerektiği için aynı zamanda çalışmam da gerekiyordu ve gidemedim. Tabii ki pes etmedim:) MIT’de Brain and Cognitive Science okuyorum uzaktan, ve belki de tekrar psikoloji okuyabilirim.


- Bu yüzden mi koçluk yapıyorsun?

Evet, psikolojiye en yakın bulduğum alan. Ayrıca analitik zekayla kurumsal tecrübelerimi ve felsefeyi harmanlayabildiğim çok yaratıcı süreç koçluk. Çok çok keyif alıyorum, tarifi imkansız gibi. Daha yapacak çok iş var bu konuda özellikle kurum içi koçluk ve reverse coaching dediğimiz alanlar hala gelişime açık alanlar bence.

-Biraz açsan çok iyi olabilir, çünkü biz anlamadık koç ne yapar, ne yer, ne içer?

Sorun değil, anlıyorum Türkiye’de henüz hak ettiği ilgiyi ve saygıyı göremiyor ama dediğim gibi deneyimlemek gerek en azından bir kere, o zaman ne demek istediğimi anlayacaksın. Ücretsiz tanışma seanslarımı bu yüzden yapıyorum. Ne kadar çok kişiye dokunabilirsem onlar da hayatlarındaki kişilere aktarabilirler. Biraz idealist geliyor çoğu kişiye ama ben zaten iflah olmaz bir idealistim. (sen zaten biliyorsun:) Bilginin bir çok düzeyi var. Sevginin parçası olan bilgi ise daha öze dokunuyor. Bu bilgiye de ancak kendi çıkarlarımı bir yana bırakır ve diğer insanı olduğu gibi görebilirsem ulaşabilirim. Mesela biri açıkça göstermese de onun kızdığını fark edebilirim, ama onu daha yakından tanıyorsam korktuğunu, endişe duyduğunu, kendisini yalnız ve suçlu hissettiğini bilebilirim. O zaman kızgınlığının sadece daha derindeki bir şeyin dışavurumu olduğunu anlar, onu korkmuş, kafası karışmış, daha doğrusu kızgın değil de acı çeken bir insan olduğunu görebilirim.


- Tamam tamam, evet biliyorum muhteşem bir tecrübeydi, biraz zorluyorsun ama değişim zaten biraz zorlar insanı, önemli olan bu değişimin sürdürülebilirliği.

Kesinlikle katılıyorum! Biraz iddialı olacak ama insanlarla biraraya gelerek geleceği yaratıyoruz. Koçluk esnasında karşımdaki kişinin hayatını, kariyerini, hayallerini konuşuyoruz. Hem yaşadığı sorunları, hem neler yapmak istediklerini ve tabii ki bunları nasıl gerçekleştireceğini. Çünkü insan uğrunda emek harcadığı şeyleri sever, sevdiği şeyler için de emek harcar. Özen, sorumluluk duygusu, saygı ve bilgi bize sevgiyi öğretir. Saygı bir insanı olduğu gibi görme, onun kendine özgü bireyselliğini angılamaktır. Saygı diğer insanın büyüyüp gelişmesine duyulan gerçek ilgidir. Bu nedenle sömürüyü içermez. Diğer insanın büyüyüp gelişmesinin kendi yararına, kendine özgü olmasını isterim, bana faydası olsun diye değil.

ALES sınavı gibi aslında biraz, yeterli vaktiniz olsa siz tüm soruları yapabilirsiniz ama zamanınız kısıtlıdır. O yüzden zaman yetmez hep:) Koçluk size zaman kazandırıyor! Zaman konusu benim için çok değerli gerçekten de, hatta bununla ilgili kısa film çekmek istemiştim de yıllar önce arkadaşlarım o esnada dalga geçmişlerdi, ben de vazgeçmiştim. Şimdi izlediğimiz çoğu filmin ana teması zaman. Biraz kafa yormaya değer diye düşünüyorum. Hepsini çok güzel anıyorum, çok da seviyorum çünkü onlar sayesinde iç sorgulamalarım arttı o zamanlar ki geç olmasından çok daha iyi, bunu şimdi anlıyorum.


- Peki koçluğun dışında nelerle ilgileniyorsun?

Ben kendimi aynı zamanda sosyal girişimci olarak görüyorum, değişik proje fikirlerimi hayata geçiriyorum. www.yapdagorelim gibi insanların hayatları ile ilgili projeler geliştiriyorum. Yeni 3 fikrim daha var onlar ile ilgili görüşmeler yapıyorum şu anda. www.hangoverkiss.me projem için de Kanser Vakfı ile birlikte güzel bir çalışma yapacağız umarım, diğer 2 fikrimi de en kısa zamanda canlıya almayı hedefliyorum. Makaleler yazıyorum insanlarla paylaşmak ve yorumlarını almak beni en motive eden şeylerden biri.

Çok güzel ve değerli insanlar beni davet ediyorlar, sohbet ediyoruz, ben hayallerimden bahsediyorum ve tabii ki onlardan da çok şey öğreniyorum. Bütün bu deneyimleri yaşayabileceğimiz bir workshop düzenleyeceğim 3 aşamalı olacak, insanlar birbirlerinden ve kendilerinden öğrenecekler. Sosyal terapi gibi biraz da, insanların birbirlerinden öğrenmelerini amaçlıyorum, eğitim gibi değil. Çünkü kurumsal firmaların klasik eğitimlerine ben de katıldım ve etrafımdaki çoğu insana katılıyorum, eğitim bittiğinde gerçek dünyanın hiç öyle olmadığını görmek hayal kırıklığı yaratıyor. Sürdürülebilir olmuyor yani. Bu duruma yaratıcı bir çözüm getirmeye çalışıyorum. Tabii ki bir de kitap yazmaya çalışıyorum:)

- Nasıl bir kitap bu? Kişisel gelişim mi?

Yok, kişisel gelişim kitaplarından pek hazzetmiyorum ben, kendim de bizzat o kitapları okumayı çok da tercih etmiyorum bir kaç tanesinin dışında. Kişisel gelişimin bu kitaplarla olduğunu da düşünmüyorum, insanlarda ve insanların arasında olabilir, deneyimde yani, aksiyonda:) Kitaptan ziyade bir deneme diyebiliriz benimkisine. Tuhaf bir şey oluyor, başı ve sonu belli ama aralarda her an yeniden yazılıyor. Biraz da hayat gibi.


- Enteresanmış, merakla bekliyoruz o halde.

Çok teşekkür ederim, çocukluk hayallerimden biriydi umarım gerçekleştireceğim. Denemeye devam:)

- Çok teşekkürler Gizem, seninle sohbete doyum olmaz biliyorum daha sormak gereken çok soru var, ama fazla vaktini almayayım ben, yoğunsun gördüğüm kadarıyla. Son bir soru sormak istiyorum. Kurumsal hayattan istifa edip şu an bu seçtiğin hayattan mutlu musun? Keşkelerin var mı?

Bu da zor bir soru Gizem. Tabii ki kurumsal hayatın getirdiği her ay düzenli maaş olayı girişimcilikte yok. Hayatta kalma mücadelesi gösteriyorsun, sürekli beynin yaratma sürecine giriyor. Ama kapasiten artıyor ve problem çözme kabiliyetin de. Mutluluğu ise kendi güçlerini kullanıp , kendi güçlerine güvenme, yani bir verme süreci olarak görüyorum ben, bir paylaşım mutluluk. Çok şeye sahip olan değil, çok veren zengindir bana gore. Ve vermenin önemli bir kısmı da maddi alanda değil, insanlar arası ilişkilerdedir.

Erich Fromm da çok güzel özetlemiş bu durumu: “Bir insan başkasına ne verir? Kendisinden verir, sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından verir. Bu, o kişinin yaşamını diğer insan için feda ettiği anlamına gelmez, aksine kendi içinde yaşattıklarından veriyordur. Sevinçlerinden, ilgi duyduğu şeylerden, anlayışından, bilgisinden, mizahından, üzüntüsünden; yani içinde canlı olan her şeyden! Diğerine yaşamından bu şekilde bir şeyler verirken, onu zenginleştirir, ondaki canlılık duygusunu yükseltir ve bu yolla kendi içindeki canlılık duygusunu da güçlendirir. Almak için vermez, vermek başlıbaşına özel bir mutluluk onun için. Vermekle, karşısındakinde kaçınılmaz olarak bir şeyleri yaşama geçirir ve yaşama dönüştürülen ona geri yansır; bir insan gerçekten verdiği zaman karşılığını kendiliğinden alacaktır. Vermek karşısındaki insanı da verici yapmaktır; böylece her ikisi de ortaklaşa bir şey yaratmanın mutluluğunu paylaşırlar.”


- Çok teşekkürler Gizem, çalışmalarını merakla bekliyoruz!

İnan bana ben de çok merak ediyorum, her sabah yataktan kalkma sebebimi bulduğum için inan bana çok mutluyum, umarım her şey çok güzel olacak:) Aslında tek başıma değil birlikte yaratma süreci olarak görüyorum ben hayatı, öyle de deneyimlemeye devam etmek isterim.

PS: Sizin sorularınız da varsa lütfen sorun, içtenlikle cevaplamaya çalışırım:) Bu söyleşinin ilk kısmı, 2. kısmında da sizlerin sorularınızı cevaplayacağım bir yazı kaleme almaktan mutluluk duyarım! gizemsahan@gizemsahan.com a sorularınızı bekliyorum:)



Recent Posts
Follow Me
bottom of page