top of page
  • LinkedIn - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
  • Google+ - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
Featured Posts

"Gitsem mi? Kalsam mı?" Beyazyaka Paradoksu



Son makalemin üzerinden 1 hafta geçti ve sanıyorum ki hiç biriniz istifa etmediniz değil mi? Çok güzel:) Zaten istifa etmek ve girişimci olmak en zor yol, o zaman madem kalmaya karar verdiniz, kendinizi güçlendirmeniz gerekiyor. Bilmekten yapmaya, yapmaktan olmaya giden bu yolun çok kolay olmadığını itiraf etmem gerek. Sizin için kurumsal hayatta başarılı olmak için, kendi gücünüzün farkına varıp isteklerinizi almanız için benim öğrendiğim 7 adımı (naçizane) sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Buyrunuz…
May the force be with you…

"The two most important days in your life are the day you are born and the day you find out why. – Mark Twain

1. Rakibinizi tanıyın: Herkesin rakibi vardır, veya onu güçsüz düşüren bir şey. Superman’in Kryptonite’ı, Tom’un Jerry’si, Darth Vader’in Luke’u… ya da kendinize karşı kendiniz. İnsanın en güçlü düşmanı/rakibi kendisidir, bunu zaten biliyorsunuz. Eğer siz, kendi gücünüzü azaltan kim, ne, bilmiyorsanız, üzgünüm ama zaten beyhude gelip geçiyor ömür… Kendi güçsüz ve güçlü alanlarınızı bilmiyorsanız, başkalarının sizin için her söylediğini kabul etmekten başka çareniz yok. Doğru zamanda doğru hamle yapmak için öncelikle çok iyi gözlem yapmalısınız. Tabii ilk once kendinizden başlamak kaydıyla.

"People often say that motivation doesn't last. Well, neither does bathing - that's why we recommend it daily. - Zig Ziglar

2. Her gün bir öncekinin aynısı değil, unutmayın: Eğer yeni bir şeyler yapmak istiyorsanız, eski şeyleri yapmayı bırakmanız gerekiyor. Her saniye o muhteşem beyniniz değişiyor, tüm olaylara ve koşullara adapte ediyor kendini, siz ne kadar az beslerseniz de o kadar az tepki vermeye başlıyor. Öğrendiklerinizi unutun ve yeniden öğrenmeye hazır olun. İnsan, süpriz ve değişkenlik ister hayatta, bunu en iyi yapacak olan da sizsiniz. Başkalarından beklemeyin, isteyin, gidin, yapın! Vakit nakittir değil, nakit vakittir ve vakit geçiyor… Tik Tak..

"If you don't design your own life plan, chances are you'll fall into someone else's plan. And guess what they have planned for you?

Not much. - Jim Rohn

3. Oyunu değiştirin: Performans görüşmenizi siz talep edin. Son çeyreğe giriyoruz, şimdi performans değerlendirme görüşmeleri yapacaksınız, az kaldı. Yöneticinize ne soyleyeceksiniz biliyor musunuz? Hayır mı? Ben de dahil olmak üzere çoğu arkadaşım, hiç hazırlanmadan giriyorduk görüşmelere. Ve tabii ki de istediklerimizi alamıyorduk, söylemek istediklerimizi söyleyemiyorduk ve sinir olarak çıkıyorduk. Taa ki bir cümleyle karşılaşana kadar:
You don’t get what you deserve, you get what you negatiote!
Eh bir zahmet bunun için şirket İK ya da yöneticinizden bunu yapmasını beklemeyin. Siz kendinizi tanımazsanız gelirler, size güçlü ve gelişime açık alanlarınızı söylerler, karşı çıkamazsınız, usulca kabullenirsiniz. Çok üzgünüm ama bu böyle. Mesela ben her raporda sürekli sonuç odaklılık kriterinden kırmızı kocaman bir daire görürdüm, istisnasız. Yaratıcılık ve inovasyon hep masmavi, tavan, sonuç odaklılık hep yerlerde...Bunun anlamı ne biliyor musunuz? “Gizem müthiş yaratıcısın, hep devam et sınırsızsın, düşün, yarat, yeni modeller geliştir…” olduğunu saniyorsanız yanlış cevap. “Gizem sonuç odaklılığın gelişime açık yanın senin bu yetkinliğini geliştirmemiz gerek”. Yani kötüyü vasata çekmemiz gerekiyor ki ortalamaya yakinsayabil. Seni ortalamaya çekelim ki daha iyi yönetebileyim. Son araştırmalar insanın iyi olan bir yetkinliğini çok iyi yapmanın getirisinin cok daha fazla olduğunu söylerken üstelik. Neden bunu yapiyorlar peki? Çünkü standard sapmayı bozmak istemiyorlar, herkesin ortalama olmasını istiyorlar. Bu senin ortalaman bile degil üstelik, şirketin ortalaması. Seni sen yapan değer ve yetkinliklerine bile başkaları karar veriyor demek oluyor bu. Çok üzgünüm ama sen de buna izin veriyorsun. Verme! Güçlü yanlarını daha da güçlendirmek için yöntemler üret, talep et.
Unutma, performans görüşmelerine hazırlıksız gitmek, kasksiz, maskesiz, talcidsiz ve limonsuz direnmeye gitmek gibi biraz da. Ve bu sefer gözlerimizi yaşartan şey gaz değil kendi çaresizliğimiz oluyor: 1 sene daha zam beklemek, yıllık izinlerin bitmesi, yeni takvim, yeni izinler… Bayramdan sonra izinler bitiyor bu arada, yaz da bitti biliyorsun değil mi? #direnbeyazyaka seninleyim.

"There are two types of people who will tell you that you cannot make a difference in this world: those who are afraid to try and those who are afraid you will succeed. - Ray Goforth

4. Kendi destek grubunuzu oluşturun: İş yerinde sizinle aynı vizyona sahip, sizi geliştiren, entellektüel sohbet edebildiğiniz kişileri araştırın ve bulun. Onlarla gün içinde muhakkak yeni şeyler paylaşın, hislerinizi anlatın. İzlediğiniz filmleri, sevdiğiniz grupları, okuduğunuz bir kitapları paylaşın. Destek grubunuzun olması çok işe yarıyor, inanın. Tek başınıza sorunları çok da net göremeyebiliyorsunuz. Çoğu zaman etrafınızdakiler sizin başarmanızı istemiyor, kendi çaresizliklerini görmek istemiyorlar. Şaşırmayın, üzülmeyin diyemiyorum, çünkü insan şaşırıyor gerçekten ama siz mutlaka zekasına ve samimiyetine güvendiğiniz kişilerden destek alın. Çünkü siz etrafınızdaki 5 kişinin ortalamasısınız, hayatınıza size yükseltecek kişileri dahil edin, ilham alın, ilham verin ve onlarla birlikte yükselin. Bunun için bir projem var, çok yakında, takip edin:)

"If you don't value your time, neither will others. Stop giving away your time and talents- start charging for it. - Kim Garst

5. Kendinize yatırım yapın : Bunu söylerken klişe kişisel gelişim kitaplarından bahsetmiyorum, yanlış anlamayın. Diyelim ki işten çıktınız, arkadaşınızla buluşacaksınız. Cep telefonu şarjinız da %10 u gösteriyor ve size uyarıyor. Şarj aletiniz de yok. İlk olarak ne yaparsın? Hemen kullanmadığın uygulamaları kapatırsın değil mi? O son mesajını yazarsın whatsappdan, sonra 3G ni de kapatırsın. %2 yi gösterdiğinde ise çaresizce aranmayı beklersin. Arayamazsın bile şarjım bitecek korkusundan. İşte sevgili arkadaşım, kurumsal hayatın sana yaptığı seni hep bu %2 durumunda gibi hissetmeni sağlamak. Hiç bir şeyi arama, sana zevk veren uygulamaları kullanma, dünyayla bağlantını kes. Kes ki hep o endişe halinde kal. Eğlenme, keyif alma ve kendini yetersiz hisset. Ee peki yüklediğin tüm o güzel fotoğraflar, notlar, yazılar, oyunlar şarjın biterse ne oluyor? Tam da bu anda telefonunumuzu sarj etmemiz gerektiğini biliyoruz da kendimizi sarj etmeyi neden düşünemiyoruz? Senin pilinin ömrü daha dolmadı, emin ol! Sadece mutlu olduğun şeyleri yaparsan kendini şarj edebilirsin. Sadece keyifliyken başka şeyleri de yapacak enerjin olur. Depresyondayken ya da uyurken değil, unutma lütfen. Ne kadar müthiş bir telefonun olsa da… (iphone 6 demiyeceğim, gerçekten:))

"Don't be afraid to give up the good to go for the great. - John D. Rockefeller

6. Kaçış stratejiniz olsun: Bugün ekinoks, yani artık geceler uzayacak ve sabahları biraz daha zor kalkacaksınız. Her gün sizi yataktan kaldıracak amacınız yoksa bunu arayın lütfen, çok önemli. Kendi yeteneklerinize ve gücünüze odaklanın. Neler yapabilirsiniz? Son çeyrekte firmalar işe alımları hızlandırır, alakalı ya da alakasız iş görüşmeleri yapın, her görüşmede kendinizi ve piyasayı tanıyın, yeni bağlantılar kurun. Kabul edilseniz de edilmeseniz de önemli değil, fakat vazgeçmeyin. Kendi değerinizin farkına varın ve kendinize inanın. Artık bir yere girip oradan emekli olma mantığı bitti, o yüzden mutlaka yeni pozisyonlara bakın, gidin, görüşün, tanışın. Hazırlanın. Böylece sürekli kendinizin farkında olup mevcut yerdeki pozisyonunuzu kuvvetlendirirsiniz ve kendinizi yenilersiniz.

“[Luke:] I can’t believe it. [Yoda:] That is why you fail.”

7. Ne sevdiğinizi bulun ve gülümseyin: Kaçış stratejinizi oluşturduktan sonra kendinizdeki güven artışına oldukça şaşıracaksınız. Her sabah “günaydın” deyin tanımadıklarınıza, gülümseyin. Mutlu olduğunuz şeyleri yapın ve işteki yansımasını görün. 10 saatinizi veriyorsunuz her gün, az değil. Bu 10 saatte istemediğiniz biri olmayın, hayatınızın yarısını boşa geçirmiş olursunuz böyle yaparak, ne olur yapmayın. Mutlaka ama mutlaka bu işinizde de sizin hoşlandığınız şeyler vardır, onlara da odaklanın ki size güç versin.
En önemlisi, kendi geleceğinizi tahmin etmenin en iyi yolu, onu yaratmaktır değil mi? Unutmayın ki hiç bir zaman yeniden başlamak için geç değil. Eğer dünden mutlu olamadıysanız, bugün farklı bir şeyler deneyin. Daha iyisini yapın. Yapabilirsiniz, inanıyorum.
Olmaya giden bu yolda destek için her zaman buradayım, yalnız hissetmeyin lütfen. Sandığımızdan daha fazla desteğe ihtiyacımız var, bu desteği talep ettiğiniz ve paylaştığınız için şimdiden çok teşekkür ederim. Bu yazıyı “should I stay or should I go” eşliğinde tekrar okumak için aşağıdaki PLAY tuşuna basmanız yeterli:)
PS: Son makalemi beğenen, paylaşan, değerli yorumlarıyla bana güç veren tüm herkese çok teşekkür ederim. İnanın bu yorumlarla insan kendini çok daha yaratıcı hissediyor. O minicik “like” tuşunun bu kadar değer yaratacağı kimin aklına gelirdi? Benim değil:)
Değişimi yaratan herkese çok teşekkür ederim.
Sevgilerle,
Gizem

Recent Posts
Follow Me
bottom of page