top of page
  • LinkedIn - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
  • Google+ - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
Featured Posts

Bir Porsiyon Gerçek Kaç Kalori?


İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi işgali altındaki Paris'te bulunan Gestapo subayı, Picasso'nun evinde Guernica tablosunu görür ve sorar; “Bunu siz mi yaptınız?”
Picasso şöyle cevap verir: “Hayır, siz yaptınız...”

İnsanlar sahteliklerle yaşamaya neden devam eder? Olduğumuza inandığımız şeye gerçekten inanmadığımız için mi? Yoksa hep bir gün olacağı ümidiyle yaşamaya devam ettiğimiz için mi?

Yoksa bunların birer yanılsama olduğunu fark edemediğimiz için mi?

Her gün, olmak istediğimiz şeyi gerçekleştirmek için yeni malzemeler, yeni kavramlar, yeni anekdotlar, yeni kültür ürünleri bulabiliyoruz da, işin aslı kendi yanılsamalarımıza mı yoksa kendimize mi yatırım yapıyoruz pek de farkedemiyoruz. Aradığımız gerçek cevap gerçekten de kitaplarda mı yoksa hayatın içinde insanlarda mı?

Çoğu zaman olduğumuz kişi olarak değil de bir “kimliğe” sahip kişi olmaya çabalıyoruz maalesef. Yanılsama çok daha derinlerde gizleniyor. İşte bugün sizlerle benim kendi yanılsamalarımla başa çıkarken kendime söylediğim ve uygulamaya çalıştığım 14 yolu paylaşmak istiyorum naçizane. Hazırsak başlıyoruz:)

1. NE OLMAK İSTEDİĞİNE ODAKLAN


Olmak istemek asla şunun gibi kesin değildir: “Yüz metreyi 9.60 saniyede koşmak istiyorum.” Bunun gibi bir şey olsaydı bunu bir gün başarabilirdim ve sonra istediğim şey olduğuna göre o şeyi gerçekten istiyor olup olmadığımı ve hayatımı ne kadar anlamlı kıldığını görebilirdim.

Ama “olmak istemek” böyle bir şey değil. Karakter özellikleriyle, duygularla, zihinsel ve entelektüel niteliklerle ilgili çoğu zaman. Bu yüzden belirsizdir, eylemlerden yola çıkarak anlaşılabilir değildir ve hep devam eder. Eğer sen olmak istediğin şeyin olduğunu biliyor ve hiçbir gerginlik duymuyorsan bu da başka bir tür yanılsamadır. Çünkü değişim bir parça rahatsız edicidir. Rahatsız olmayı göze al. Rahatsızlıkta öğreneceğin çok değerli bir farkındalık var. Ona sahip çık.

2. ARZU ZEVKTEN ÖNCE DEĞİLSE DE GERÇEĞE YAKINDIR


Bir şeyden zevk almadan önce o şeyden zevk alacağını kafanda kurma. Kendini zevk almaya doğru metinsel bir şekilde kandırma lütfen. Başkalarını da kandırma. Bir şeyi yaşa, dene! Denemeden bilemezsin.

Denedin, istediğin gibi olmadı mı? Durma, yorgun hissetme nolur, denemeye devam et. Belki göreceksin ki asıl cevap varmaya çalıştığın yer değil, bu yolculuğun ta kendisidir.

Ve yapıp ettikten sonra da, yapıp ederken de bak, anla, hisset. Önceden değil. Zevki ancak bu şekilde metinsel iliştirmelerden ve sahteliklerden kurtarabiliriz. Bir film veya kitapla ilgili de geçerli bu. Ondan hoşlanmadığını anlamak için sonunu beklemeye gerek yok. Hoşuna gitmediyse bırak, sonra istediğinde tekrar başlarsın. Her şey için geçerli bu. Denemeden ve deneyimle doğan o gerçek zevki tatmadan, önden gelen tüm arzular aslında başka şeyleri kapamak için beklemekte olan arzulardır. Yani kimliğinizi oluşturmakta kullandığınız ve “bir şey olmak”ta kullandığımız sahte arzular.

Tahmin etmeye biraz izin ver. Tahmin etme. Tahmin, geçmişte alınmış zevk-duygu-anlam olmadığında tek başvuru yeridir. Yaşamak ve hissetmek yerine tahmin etmeyi seçeriz. Sonraki durak da rastlantıya teslim olmaktır. İyi referanslar, onun hakkındaki olağanüstü hikayeler veya başkalarının beğeni ve takdirleri değil! Bir insanı sevdikten sonra sevmemeye başlayabilirsiniz. Geçmişteki değişimlerimden yola çıkarak gelecekteki değişimlerime de göz kırparım;)

3. AŞKIN VE DOSTLUĞUN SAHTE VERSİYONLARINA KARŞI UYANIK OL

Körler sağırlar birbirini ağırlar. Bunu yapma lütfen. İnsanlarla samimi ilişkiler kur. Sahte değil. Biri seni beğendiği için onu beğenme, sor kendine neden seviyorum ben bu insanı diye. Sor bakalım cevaplar gerçekten de hoşuna gidecek mi?

Eğer insan her şeyden bağımsız olarak bazen kendisini değiştirebilecek bir özgür iradeye sahipse bile, bu özgür iradenin oluşması da yine o kişinin hayatı boyunca yaşadığı olaylara bağlı değil mi? Kendini çok iyi tanı. Geçmişte yaşadığın olaylardan ders al, ama bunu geleceğine ve şu ana kontrollü yansıt. Hücre gibi biraz da, seçici geçirgen:) İnsanlardan umudunu kesme. Henüz tanışmadığın çok güzel ve iyi insanlar var dünyada, ara.

Kendi geçmişini anımsa lütfen. Değiştirdiğin düşüncelerini karakter özelliklerindeki değişimleri anımsa. Şu andan baktığında sana çok saçma gelen geçmişteki bazı hallerin, içselliklerin, kararların, hataların hep öyle kalabilirdi. Ama kalmadı. Şu an bunları okurken bile kendinde birşeylerin değişmesine izin ver.

İnsanın değişmesi hem kolay hem de zor biliyorum, inan çok iyi biliyorum. Birincisi yaptığın şeyler seni değiştirir. Onları yaptığını da diğer insanlar görür. Sonra onların saçma olduğunu kabul etmek, yeni haline geçmişte de sahip olanların seni geçmişte saçma gördüklerini de kabul etmeni gerektirir. Birçok insan bunu aşamaz. Yaptıkça yapar. Saçma bir şeyi savundukça savunur. Bu tutunma, düşüncelerini ve davranışlarını değiştirememelerinin en güçlü sebeplerinden biridir. Sen iyisi mi dürüstlükten sakın vazgeçme, güzel ve samimi ilişkiler kur insanlarla. Paylaş!

4. KENDİNİ SUÇLAMAYI BIRAK


Suçluyor musun yoksa? Sen kendini suçlamayı bırak artık. Başkalarına ve kendine kızmak ve suçluluk duymak anlamsız. Bu anlamsız duyguları da zaman zaman yaşayabilirsin, ama bu senin güçsüz biri olduğunu göstermez. İnsan olduğunu gösterir.

Zamanın bir noktasında suçluluk mu duydun, pişman mı oldun? Sorun yok, bunu fark et. Kendini affetmelisin, çünkü yargılanamayacağını olaya bakarak anlarsın ve sonraki an'a yeniden kendini teslim ederek devam edersin.

Yani zamanın bir noktasında yeniden güçsüzleşebilirsin. Yani birisine sinirlenebilirsin. Birini etkilemek isteyebilirsin. Bir konuda kendini kandırabilirsin. Bunları yapmayan biri olmak ve bu imajı insanların gözünde korumak gibi bir amacın olmadığında güçsüzleşme, saçmalama seçeneğin var. Keşke bu sahtekarlıklara kapılmadan yaşamı her saniye doyasıya yaşasak, ama biliyorum ki insan olmanın getirdiği belirlenmişliklerle, eski alışkanlıklardan kalan kalıntılarla ben de “yaşama dehama ve doğallıkla yarattığım yaşama felsefe”me rağmen zaman zaman yaşamaya aykırı şekilde sahteliklere bulaşacağım ve bulaşıyorum da. Ama bunun farkına varabiliyorum en azından ve tekrar yaşamaya dönebiliyorum. Kendimi bu tür sapmalarım için suçlamadan…Farkında olarak, çabalayarak ve dersler alarak.

5. NE HİSSETTİĞİNİ PAYLAŞ


Küçükken ailelerimiz bize ne hissettiğimizi çok sormadığı için, büyüyünce de olaylar karşısında ne hissettiğimizi adlandıramıyoruz çoğu zaman. İyi ya da kötü deyip geçiştiriyoruz. Oysa ki iyi ya da kötü "his" değildir. Durumdur. Görecelidir. Önce kendi hislerinin farkına var ve onları paylaş. Empati ve iletişim ancak böyle kuruluyor. Sürdürülebilir ilişkilerin temeli empatidir, vicdandır, anlamaktır. Başkalarını anlamanın da ilk yolu önce kendini anlamaktır.

Kendini dışa vurma enerjisine ihtiyaç duyduğunda, ilgini çeken ve gerçek bir bağ kurabileceğin, doğada olan başkalarına bağımlı yaşadığımızın farkında olarak başlayabilirsin mesela. Öleceğinin farkında olarak. Elimizdeki tek şeyin şimdiki zaman ve dışımızdaki şeyler olduğunun…

Kendi hiçliğinden başkasının güzelliklerine gitmek. Gitmek. Kaybolmak. Aşık olarak, zevk alarak, huzurla, heyecanla, sevdiğin ve istediğin bir başkasını araştırarak. Şeylerde yitip giderek… Bazen sessizlikte, bazen yaşamın canlı anlarında. İnsanın şiiri başkasıdır. Sen bu bağı yarat. Bağ kur. Korkma!

6. YARAT

Sen yarat. O veya şu kişi için değil. Yarat! Henüz doğmamış bir çocuk için yarat. Henüz tanışmadığın bir insan için yarat. Hayat için yarat!

Bir dahi veya sanatçı olmayabilirsin. Öyleyse kendini dışa vur. Sende olanı dışına çıkar. Bir gün senin için anlamlı olan birisi senin yarattığın şeylere (sahte değil) gerçek bir istek duyabilir. Ama eğer hep başkalarını sömürürsen, yeni bir şeyler yaratmazsan ve herkes bunu yaparsa bir gün dünyada hiçbir güzelliğin kalmadığını görürüz.

7. FARKLI OL, SAHTE OLMA


Çok mutlu da olabilirsin. Tam da istediğin gibi yaşıyor da olabilirsin ki genellikle bu olur veya söylenir. Mesele zaten yargılamakla ilgili değil. Yanlış veya doğru yok. Zarar vermekle de ilgili değil. İnsanları ve kendimi daha az kandırarak yaşamayı seviyorum (mutlak bir gerçeklik mümkün değil, her zaman yanılabilirim ve gelecekle ilgili olarak da bundan korkmuyorum). Ve bu zevkli. Güzel. İstediğin şeyin gerçekten istediğin bir şey olup olmadığıyla her an ilgili olmak!

Olmayı arzulamıyorsak kendi varlığımıza yatırım yapmayacak mıyız? Hiçbir şey üretmeyecek miyiz? Bir şeyler üretebilecek yeteneğimizi geliştirmeyecek miyiz? Çalışmayacak mıyız? Düşünmeyecek miyiz? Tabii ki hayır. Kendime yatırım yapacağım ve yaratacağım, hatta öyle güzellikler yaratacağım ki insanlar aşk, sevgi, huzur, heyecan ve zevk duyacaklar. Bunları sadece gerçek ve orjinal olarak yapabilirsin. Başkalarını taklit ederek değil. Başkası olma, kendin ol, sahte olma!

8. PEKİ AŞK? MÜKEMMELİ BEKLEME

Birilerine aşık olup olmayacağını anlamak hiç kolay değildir. Bazı insanlar birçok güzelliğini saklar. Veya istemeden kapatır, dışa vuramaz veya sadece özel süreçlerde özel bir kişiye dışa vurur. Veya özel bir dili vardır ve onun dilini öğrendikçe onun güzelliklerini fark edersin. Böylesi durumlarda o kişiye aşık olmak ve gerisinin gelmesi zorlaşır. İnsanların çoğu için bu durum geçerlidir. Kendisini çok iyi ifade eden insanlar için bile. Böyleyken birilerine aşık olmayı beklemek yıllar alabilir. Araştır. Bak. Sınama, sadece dene.

Çevrene bir bakarsan kendisine özel birkaç romana ve filme aşkla ilgili hayallerini ve anlamlarını sığdırmış ama yaşamaya gelince aşktan uzak duran insanları görürsün. Hatta sandığından daha fazla! Herkes (nedense) “bir zamanlar” aşk yaşamıştır veya şu anda güzel bir ilişki yaşıyor olabilir, ama hemen şimdiye baktığımızda aşkla uzaktan yakından ilgisi yoktur çoğumuzun. Ama dillerdedir ve hep kabahat-eksiklik başkalarındadır. Değil. Sen denemiyorsun. Kadınlar denemiyorlar. Erkekler de denemiyorlar. Reddedilmekten önce sen bile onu istemiyor olabilirsin, ama onu isteyip istemediğini anlamak için onu denemelisin. İşte burada insanlar cesaretsiz ve kendisine güvensizler. Birisiyle yalnız kalarak biraz zaman geçirmek veya farklı bir şeyler denemek veya ilk adımı atmakta öylesine zorlanıyorlar ki. Bu insanları suçlamıyorum, kendimi de suçlamıyorum. Sadece kendi hayatlarını ıskaladıklarını anlatıyorum.

Aşk için denemeler yapmak, farklı kişileri araştırmak için o ilk adımları atmak pek alışkın olunan şeyler olmadığından, sonunda mecburen, idareten, kendini motive ederek, birilerinin aracı olmasıyla veya hazırlamasıyla başlayan ilişkiler ortaya çıkıyor. Teorik olarak geometri harikası ön hazırlıkları olan ilişkiler yaşanıyor. Tamamen rastlantısal aşk denemeleri yerine, epey belirlenmiş, öngörülere dayanan, belli bilgiler ve imajlardan çıkarımlarla oluşan CV'ye bakarak oluşturulan teknolojik, modern ilişkiler.

Bir ilişkisi olan ve yaşamlarına yakından tanık olduğun insanlara bak: Kaçının aşık olduğunu düşünüyorsun? Veya sen kaçının yaşadığı türden bir aşkı yaşamak isterdin? Neden mi çevrenden diye soruyorum? Aslında bu söylediklerim hepimiz için geçerli. Senin için de. Ama sen diye başladığımda, önce “Ben farklıyım, benim aşk geçmişim farklı” gibi bir duvarla karşılaşabileceğimi düşünüyorum ve bu yüzden çevreden sana doğru geldim. Son söz: Dene. Araştır. Bak!

9. GARANTİCİ OLMA


“Garanti olsun veya garanti olduğunu düşüneyim, ondan sonra ona açılırım veya ona hissettiklerimi belli ederim veya onu yaşamayı denerim.” değil! Hiç denemediğin bir şeyin garantili olmasını beklemek…

İşlerimiz, ilişkiler ve dostluklar garanti belgesiyle aldığımız eşyalara benzemiyor. Bir başkasıyla ilgili özel deneyimler yaşamadan onda garantisini görmek de saçma değil mi sence de? En az “ancak ve ancak bu garantiyi gördükten sonra başlamaya karar vermek” kadar hem de.

Garanti falan yok. Başladığın için aşka dönüşmesine kendini motive etmene de gerek yok. “Benim için böylesine anlamsız bir adamı (veya kadını) nasıl sevdim veya onunla nasıl sevgili oldum?” gibi bir düşünceyle kendi içselliğinde hesaplaşmamak için, kendi zevklerinin ve kendi algılarının da saçma olabileceğini kabul etmemek için, birçok insan aslında kendi duygu doğasına hiç de hitap etmeyen, yani onun doğmakta olan ruhsal anlamlarına göre çekici olmayan bir erkeğe (veya kadına) zamanla (sahte) “sevgi, aşk veya istek duyacağı biçimde” yanılsamalar üretir. Sırf seçiminden dolayı suçluluk duymamak için.

Suçluluk duyulacak bir şey yok. “Yanıldım, duygularıma aykırı bir yönde kendimi ikna ettim veya bir başka illüzyon paketi için o adamı (veya kadını) tercih ettim.” diyebilse suçluluk duymayacak ve ondan tamamıyla kurtulup bir başkasıyla kendisine yeni bir yaşam kurabilecektir. Ama bunu dediği zaman kendisiyle ilgili bir değişimi kabul etmek zorunda kalacaktır.

Hep kendi içselliğimize, haklılığımıza, özelliklerimize, kalitemize inanmaktan kaybediyoruz zaten. Ne mi yapabilirsin? Yanılmaktan, üzülmekten, üzmekten, reddedilmekten, belirsizlikten, kaybetmekten, acıdan korkmadan denemek, denemek, denemek…

10. ŞİMDİ HEMEN BİTTİ


İçinde bulunduğun an, ya anlamsızdır ya da anlamsızlığa düşmek üzeredir. O nedenle “her an bir güzelliğe yönelmek” yapabileceklerinin en iyisidir. İlgini çeken bir şeye yönelmediğinde, tam bir hareketsizlik ve yoksulluk içinde, kendi içinde kalırsın. Oradan çıkıp bir güzelliğe sığınmalısın. Hadi dene lütfen! Gökyüzüne en son ne zaman baktın? Uzayda dönüp duran bir gezegende olduğunu en son ne zaman duyumsadın?

Her an, içinde bulunduğun an’ı yeniden ümitsizlikten çıkarmalısın. Ölüm seni bulana kadar. Her an ölebilirsin. Yarın da değil. Birkaç dakika sonra bile. Bu yüzden senin için asıl güzel olan şeyi erteleme. Mesela “O şey o kadar güzel ki, ona ancak şu sorunları atlattıktan sonra başlayabilirim, şu meseleleri yoluna koyduktan, şu sorunlarımı aştıktan sonra.” deme. O zaman asla gelmeyebilir. Bu şekilde kendini kandırırsın. Birisine aşık olduğunda ona hemen söyle. Birisine ilgi duyduğunda ona hemen söyle. Ona ilgi duyabileceğini tahmin ettiğinde veya sezdiğinde hemen onunla zaman geçirmeye bak. Onu araştırmaya, onu tanımaya başla. Zaman kaybetme!

En azından bir güzelliğin içinde kaybolmanın ilk küçük adımlarını atabilirsin. Dene! İnsanlar birbirine uymazlar. Çok az insan senin algına hitap edecek güzelliklere sahiptir. Bu herkes için böyledir aslında.

Ama başka bir yolun yok. Deneyeceksin. Olmayacak, yine deneyeceksin. Hep bir başkasını. Sonu yok. Dostluk ve aşk için. Dene, dene, dene. Karanlıklara dal. En olmadık alanlara gir, çık. Görme! Anlama! Hemen karar verme! Kendi düşüncelerine inanma! Erken çıkarımlarda bulunma. Gez, dolaş, hisset, kaybol, sonra kararını ver.

11. SENİ ANLAMIYORLAR MI?


Bir şeyin güzelliğini hemen anlayamayabiliriz. Bir müziğin güzelliğini bile bazen yirmi kez dinledikten sonra anlarız. Özellikle karmaşık şeylerin güzelliklerini anlamak daha fazla zaman alabilir. Fakat bazen öyle rastlantılar olur ki, kısa sürede bir şeyleri fark edebiliriz. Yeteneğimizden veya “rastlantının çok yerinde oluşu”ndan…

Bilgiden korkmaya gerek yok. Ama edindiğin bilgilerin senin doğallığını bozmasına izin verme! Bir uygulayıcı olma! Hiçbir şeyi ezberleme! Bir şeyi önce anla ve hemen sonra senin içinde unutulmaya bırak onu. Zihnin, ruhun, sen farkında bile olmadan ondan ne şekilde yararlanıyorsa o kadar yararlansın. Ama sen kendini edindiğin bilgileri hayata geçirmekle sorumlu bir robot gibi inşa etme!

Başkasının seni sevmesiyle ilgili değil, senin onu sevmenle ilgili gerçeği soruştur. Bunun sonucu da onun senden zevk alıp almadığıyla değil, senin ondan zevk alıp almadığınla ilgilenmendir. Zevk derken “haz, duygu, anlam ve huzur”u kapsayan bir çokluktan söz ediyorum.

İnsanları eğitimlerine, bilgisizliklerine göre yargılama! Her şeyi zamanla öğreniyoruz. Bildiklerin senin doğanı güzelleştirmez, duygusal çekiciliğini arttırmaz. Bir şeyleri bilerek bir kimlik sahibi olabiliyorsan aynı bilgileri başkaları da edinebilir ve senin kadar “o kimliğe sahip kişiler” olabilirler. İşte bu yüzden, bilgiden doğan kimlikler birbirine büyük benzerlikler gösterir. İyisi mi sen kendini anla ve anlat, birey ol, kendin ol. Sorgula, düşün, anlat.

12. O MU BEN Mİ? KİMİN İÇİN BAŞARILI OLMAK İSTİYORSUN KARAR VER

Başarı ne demek senin için? Kariyer? Zenginlik? İşteki pozisyonun? Sınavdan geçme notun?

Peki başarısızlık? Başarısız olmak pek karlı sayılmaz ve insanlara yatırım aracı gözüyle bakan modern mantığa göre hiç makul bir seçenek değil, öyle değil mi?

Başarısız olduğunda mutsuz olabilirsin. Ve mutsuz olduğunda başkalarını suçlamak hiçbir güzelliği sana getirmeyecek ve sen suçlamalarında mutsuzluğunu kazmaya devam ediyor olacaksın. Şampiyonum sanırken diskalifiye oluverirsin birden.

Ama eğer bir insanla gerçek bir ilişki kurmak istiyorsan onda neyi -nasıl- sevmediğini ona hissettirebilmelisin. Başına kötü şeyler geldiğinde dramatize etme, isyan etme! Neden? Çünkü dramatize ederek, isyan ederek, düzeni eleştirmeye takılarak ve yaşama küserek hiçbir güzelliğe erişemezsin. Kendine gelmelisin. Yaşam enerjine ihtiyacın var. Yaşamaya devam etmek istiyorsan.

Bedenini dinle. Yemek istiyorsa ye. Uyumak istiyorsa uyu. Dinlenmek istiyorsa dinlen. Amaçlarına göre bedenini zorlama! Bedenin seni götürsün. İzin ver.

13. ONAYLANMAYI BEKLEME


İnsanların seni onaylamaları, sevmeleri, arzulamaları veya sana hayranlık duymaları için onların zevklerine, anlayışlarına, beklentilerine veya isteklerine göre seçimler yapma! Onlara istediklerini vererek onların bir şeylerini elde edebilirsin, ama geriye senden bir şey kalmaz ve senin doğan sahteleşir.

Çıkarlarına göre hareket edersen duygularını kaybedersin. Olay şöyle gelişir: “Şunu yaparsan, şunu alacaksın.” derler sana. Açık açık veya gizlice. Yaparsın ve alırsın. Bunun neresinde sen varsın? Yoksun. Bir sistem. Bir alışveriş. Mekanik bir mutluluk. Başardıkça, kazandıkça duygularından kaybedersin. Başkalarının talep ettiği, şart koştuğu, tercih ettiği veya görünüşte seni kandırdığı (ya da kanmayı çıkarına uygun bulduğun) bir oyunda kurallara uyan bir zafer elde edersin. Duygularını satan bir fatih olma! Kaybetmeye oyna. Duygularına göre yaşa. Eğer başkalarının hayranlığını ve güç elde etmek için çıkarlarına sarılan bir korkak değilsen.

14. YARALARINI SAR


Yaralarını sakla demiyorum nolur yanlış anlama. Ama yaralanacaksın. "Kuzgun ki hakikat ormanında bekler bilsin ki yarasız çıkamaz yarına..." demiş üstad, çok da güzel söylemiş. Seçeceğin yolda önüne dikenler de çıkacak, düşüp dizlerin de kanayacak. Böyle diyerek korkutacaklar da seni.

İş bulamazsın, aç kalırsın, aradığını bulamayacaksın...diyecekler. Çünkü onlar hiç aramadı. Eğer bundan korkarsan güvenli çemberinden, evinden, işinden hiç çıkamazsın zaten. Oysa ki dışarıda seni bekleyen kocaman bir dünya var. Keşfedilmeyi bekliyor. Yaralan, yaralarını sar, izlerini anımsa, onlarla gurur duy, öğren ve yola devam et. Keşfetmekten vazgeçme!


Yanılsamalardan kurtulmak isteyen samimi, içten, tüm güzel insanlara ithafen...

Sevgilerimle,

Gizem

PS: Ne zaman isterseniz duygu ve düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz, inanın sizlerden gelen mesajlar beni çok mutlu ediyor. Umarım bir gün tanışma ve birlikte çalışma fırsatı bulabiliriz. Eğer beğendiyseniz sevdiklerinizle de paylaşabilirsiniz. Gerçekten de çok sevinirim:) Görüşmek üzere!

Web: www.gizemsahan.com

Facebook: www.facebook.com/yaraticikocluk

Twitter: @gizemsahan

Mail: gizemsahan@gizemsahan.com

Recent Posts
Follow Me
bottom of page