top of page
  • LinkedIn - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
  • Google+ - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
Featured Posts

Bir İşaret mi Bekliyorsun?


Ne iş yaptığın beni hiç ilgilendirmiyor. Ben senin, neye can attığını ve yüreğinin hasretini gidermek için ne hayaller kurup kuramayacağını bilmek istiyorum. Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Ben senin, aşk için, hayallerin için ve canlı olma macerası için bir ahmak gibi görünmekten çekinip çekinmeyeceğini bilmek istiyorum. ORIAH MOUNTAIN DREAMER

Elini kalbinin üzerine koyup da kalp atışlarını dinledin mi hiç son günlerde? İşte bu küçük organın atmasıyla bu hayattasın. Hadi elini götür kalbinin üzerine dinle bir kaç saniye. İşte bu kasılmalar seni hayatta tutan. Bu cılız ama güçlü atışlar...Ve sen bunun farkında bile değilsin çoğu zaman.


Size de olmuştur, zor ve stresli bir sunumda kendinize, yüzünüze, ellerinize dokunma ihtiyacı duymuşsundur. Bir temas isteği. Psikologlar bunu anne şevkati ihtiyacıyla kendimize temas ederek kendimizi rahatlatma çabası olarak tanımlıyor. Doğru..Sıcak bir temas oksitosin hormonunu salgılatarak bizi rahatlatır, bağ kurmamızı sağlar. Stresi azaltır. Bu sebeple günde 7 kez birilerine sarılan insanların çok daha huzurlu ve mutlu olduğunu söylüyor. 


Şimdi yaşadığımız stresi azaltmak için önümüze gelene sarılacak mıyız? Yöneticinize bir anda arkadan sarıldığınızı düşünsenize, komik olurdu ama bugün bahsettiğim şey bu değil.



Hepimiz bir zamanlar 10 yaşındaydık. Evet siz de:) Şimdi 20li, 30lu, 40lı yaşlarımızda içimizdeki o merhametli ve masum çocuğu korumaya çalışıyoruz, bazen de onu unutup acımasızca eleştiriyoruz.


Yapamazsın tembelsin diyoruz, senden bir halt olmaz başarısızsın diyoruz, yeterince güzel değilsin, yeterince zayıf değilsin, yeterince uzun değilsin, yeterince zeki değilsin hatta aptalsın diyoruz. Böyle gelmiş böyle geçer, dünyayı sen mi değiştireceksin diyoruz. Korkaksın, zayıfsın, iradesizsin diyoruz. Diyoruz da diyoruz. 


İşte bu bizim sabotajcımızın sesi. Eğitimlerimde bu konuyu konuşurken katılımcılar çoğu zaman ebeveynlerinin sesini duyuyor. Peki ya sen? 


Jim Carrey'nin sevdiğim bir sözü var. Depresyon; avatarınızın, oynadığı karakterden artık yorulduğunu söylemesidir.


Başkalarından bizi koşulsuzca sevmesini beklerken, kendimizi maalesef koşullu seviyoruz. Hatta belki hiç sevmiyoruz. İnsanın kendini sevmemesi kadar acımasız çok az şey var dünyada. Kendimizi yavaş yavaş zehirleyip öldürmek gibi bir şey, güçten düşürücü. Kendini sevmeyen başkalarına da zorbalık yapıyor. 


Buddha'nın sevdiğim bir metaforu var bu konuyla ilgili diyor ki: Zehiri kendin içip, karşındakinin ölmesini beklemek bu yaptığın...


Kendi canı acıyorsa diğerlerinin de canı acısın istiyor. Böylece acımasız bir döngü içine giriyoruz. Sonra da toplumda, iş hayatında neden bu kadar narsisistik, manipülatif ve sosyopat insan var diyoruz. İş hayatındaki psikopatlarla ilgili bir yazı hazırlıyorum onu da sizinle paylaşacağım önümüzdeki haftalarda.  


Şimdi bunu nasıl değiştirebiliriz onu konuşalım mı? Bugün başlangıç için size sadece 3 şey söyleyeceğim. Devamını sonra konuşabiliriz.


1. Kendinizi savruklaştırmayın.



Ne demek bu, bir kaç olay kötü gitti diye hayatınızın dizginlerini bırakıp da kendinize bakım göstermekten vazgeçmeyin. Akışa bırakmayın kendinizi. Çünkü çoğu zaman ölü balıklar akışta gider. Bazen akıntıya karşı yüzmemiz gerekiyor, zor olsa da.


Eğer kendinizi savruklaştırırsanız hayat enerjiniz kalmaz, bazal metabolizmada zamanı yaşamaz, sadece geçiştirirsiniz. Zamanınızı geçiştirmeyin, kendinizi uyuşturmayın, iyi bakın kendinize lütfen. Bu hayatta sadece 1 tane sen varsın. 1. Bir. Tek. Bu bedeni ve zihni harcamayın, kurutmayın, yaşatın lütfen. Özsevgi, özsaygı ve özgüven karakterimizin ve eylemlerimizin temel taşları. Peki sizin temeliniz ne kadar sağlam?


Jordan Peterson diyor ya güne yatağınızı toplayarak başlamak başarının anahtarı diye. Adam profesör ve sana diyor ki Yatağını Topla. Bu kadar basit mi? Onun demek istediğini ben şöyle yorumluyorum. Kendinize ve kendinizi çevrelediğiniz ortama iyi bakın, özen gösterin. Önce basitten başla diyorum ben de. Yapabileceğin küçük bir şeyle ve onu sürekli yapmaya çalış. Madem bu kadar basit diye küçümsüyorsun, bunu yapabilirsin öyle değil mi?


2. Günlük rutinler iyidir.



Bir rutininiz olsun. Kendinize iyi gelecek, sizi hayatta tutup heyecan verecek rutinler. İster bedeninize, ister zihninize, isterse ruhunuza iyi gelecek rutinler. Ve bunları her gün yapın demiyorum keşke yapabilsek ama en azından 1 günden fazla ara vermeyerek. Yani ne demek bu 2 günden fazla ara vermek yok.


Öyle 21 gün alışkanlık genellemesine inanmıyorum ben. Hani bir şeyin alışkanlık olması için 21 gün tekrarlanması gerektiğine, 22. günde bozan çok insan gördüm. Ya da kötü bir davranışın 2. seferde bile alışkanlık haline gelmesi. (Havalimanında bir kez whopper yiyorsanız ya da pizza bira, ikinci gidişte de canınız hemen çekecektir, yaparsanız üçüncü seferde bu sizin ritüeliniz olacaktır. Hangi 21 gün?)



Sizin canınızın çektiği şeyleri değiştirmeniz gerekiyordur belki de. Kendi yararınıza olan şeyleri seçin lütfen. Ve bunlar her zaman istediğiniz şeyler olmayacak, bazen istemeyeceksiniz ama yaptıktan sonraki rahatlama ve gurur inanın denemeye değer. Hobi kelimesini kullanmayı çok sevmiyorum ama yapmadan duramayacağınız size iyi gelen ve enerji veren aktiviteler araştırın, bulun ya da yaratın. 


Bu rutinlerinizi çok ucuza alacağınız duvara statik elektrikle yapışan beyaz kağıtlara yazıp sürekli görebilirsiniz. Veya aylık takvim çıktısı alıp ona yazıp işaretleyebilirsiniz. Öyle pahalı havalı ajandalar alıp da hiç yazmamaktan iyidir. 


Koşullar önemlidir ama başlamak için bir koşula ihtiyacınız yok. Ertelemeyin artık şu işlerinizi, hayallerinizi, yapmak istediklerinizi. Neden erteliyorsunuz?



Hadi yapabilirsiniz buna gerçekten de inanıyorum. Bitirin şu aylardır başlamadığınız şeyleri. Korkmayın, canınızı sıkmayın ve planlayın.

Başlayın artık. Yarın değil! Şimdi, bugün, bu akşam.


Sonra okurum diye 'save' ettiğiniz makaleleri, 'bookmark' larınızı, kendinize mail attığınız makaleleri, videoları Te-Miz-Le-Yin. Yahu yüzlerce tab açık zihninizde, teker teker başlayın kapatmaya ki yenilerine yer açılsın. 


3. Kendinize Acımayın.


Kurban rolüne çekmeyin kendinizi. Evet zor bir hayatınız olmuş olabilir.  

Hayat keşke basit ve adil olsaydı. Ama çoğu zaman değil. 


Sizin için anlamlı olan şeyi yapmak bence sizin sorumluluğunuz. Bunu araştırmak, bulmak ve dünyaya getirmek. Bu duyguyu tatmin etmek için illa ki bir çocuk getirmeniz gerekmez bu dünyaya. Sizden bir parçayı da bu dünyaya getirmeniz, yaratmanız gerekli. Ben şu an bilemiyorum neler yapabileceğinizi herkesin hikayesi farklı farkındayım. O kadar da naif olmadığımı biliyorsunuz ama herkesin bir hikayesi olduğunu biliyorum. İşte bunu biliyorum.



Siz paylaşıyor musunuz hikayelerinizi? Belki bir kişi okuyacak ve diyecek ki. Tıpkı benim gibi hissediyor. Yalnız değilim. O üstesinden geldiyse, ben de gelebilirim!

Youtube da bazen videolara yapılan yorumları okuyorum. İşte Türkiye'yi anlamak için en iyi yer. Yahu profesör çıkıyor, bilgilerinden ve tecrübelerinden bahsediyor, sana bir şeyler öğretmek için yol açıyor gelen yorum: 'Zengin çocuğu olmak bir insanı nasıl bu düzeyde bir idiot'a dönüştürebilir?' 


Sonra sinirim bozuluyor ve kapatıyorum, içim sıkılıyor. Diyorum ki kime ne anlatmaya çalışıyorsun Gizem. Ama sonra hırslanıyorum ve diyorum ki -e rağmen yapmalısın. Bütün bu zorbalara rağmen, eleştirilere rağmen, kendini bilmezlere rağmen. Sonra neyi iyi yapıyorsam yapmaya devam ediyorum:)

Ambivalans: Aynı kişi ya da nesne için hem sevgi hem de nefret duyma.

Lütfen toksik insanların sizi ampüte etmesine izin vermeyin. Ne zihninizi, ne hayallerinizi ne de potansiyelinizi ve hedeflerinizi. Siz de onlara rağmen inadına yapın. İnatçılık kötü bir şey diye öğretildi iki inatçı keçi şarkısında ama ben size farklı bir şey söylüyorum. Azimli olmak, pes etmemek ve kararlı olmak günümüzde en çok eksikliğini gözlemlediğim şeylerden.


Hepimiz 'bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete' diyen Cem Karaca gibi dümeni bırakmış öylece savruluyoruz sağa sola. Ne olur ve ne olur tutabileceğiniz kadar tutmaya çalışın hayatınızın iplerini. Ve başkası sizi sizden daha iyi düşünür diye de vermeyin o ipleri.

Performans değerlendirmeleri de yaklaşıyor lütfen 2019 daki başarılarınızı ve yaptıklarınızı not etmeye başlayın. Nerelerden nerelere geldiniz? Bunu yöneticinize hatırlatmak sizin işiniz. Ve talep etmek.


Hiç bir sevgi ve ilişki karşılıksız değildir unutmayın. Sizin değerinizi karşıdaki değil, siz belirleyeceksiniz önce. Sonra uzlaşabilirsiniz ama değerinizi bilin olur mu?


PS: Bu konu ile ilgili diğer yazılarımı da okumak isterseniz hemen aşağıda bulabilirsiniz.


Umarım hepimiz için verimli ve başladığımız işleri bitirdiğimiz, sonunda kendimizle gurur duyduğumuz bir hafta olur.


Ne zaman isterseniz bana gizemsahan@gizemsahan.com mail adresimden ulaşabilir,  Instagram LinkedIn websitem den takip edebilirsiniz. Beğenip paylaşırsanız da ne güzel olur:)


Sevgilerimle,

Gizem

Recent Posts
Follow Me
bottom of page